Deprem Gerçeği ve Depremden Korunma Yöntemleri

Deprem Gerçeği ve Depremden Korunma Yöntemleri
Deprem kuşağında bulunan ülkemizde hemen hemen her gün bir deprem haberi almaya başladığımız şu günlerde depremden korunma yöntemlerini Rıdvan Özhan anlattı.

Türkiye’de Değişmeyen Acı Deprem Gerçeği 

Öncelikle sözlerime başlamadan önce 24 Ocak'ta merkez üssü Sivrice Elazığ olan ve çevre illerden de hissedilen Mw 6.8 büyüklüğündeki depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum. İnşallah bir daha böyle bir acı yaşamayız diyorum.

Türkiye, Kuzey yarım kürede “Eski Dünya Karaları” adı verilen Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının ortasına yakın bir yerdedir. Bu nedenle Türkiye, hem Asya ve Avrupa, hem de Afrika ülkelerine yakındır. Ülkemiz bu özel konumu ile bir yandan Güneybatı Asya ülkeleri içinde yer alırken, bir yandan da Trakya toprakları nedeniyle, bir Avrupa ülkesi durumundadır. Akdeniz Havzasında bir Akdeniz ülkesi olduğu için, hem Avrupa, hem Asya, hem de Kuzey Afrika ülkeleriyle ilişkilidir.

İktisat ve sosyoloji öncülerinden, tarihçi, düşünür ve devlet adamı İbn-i Haldun (1322 – 1406) bugün üzerine basa basa ezberlediğimiz bir söz bırakır dünyaya, asırlar önce: “Coğrafya kaderdir.” Türkiye bütün bu avantajlarının yanında maalesef coğrafyasının sıkıntısını da yaşamaktadır. Sismik açıdan oldukça aktif bir ülke olan Türkiye, Avrasya-Arap-Afrika levhası arasında yer alıyor. Türkiye, sınırları içerisinde Kuzey Anadolu Fay HattıDoğu Anadolu Fay Hattı ve Batı Anadolu Fay Hattıyla deprem kuşağında bulunuyor. Türkiye'nin bulunduğu coğrafya, 1500'lü yıllardan itibaren farklı zamanlarda 7 ve üstü büyüklüğünde 23 depremle sarsıldı. Bütün geçmiş depremleri tek tek yazıp vaktinizi almak niyetinde değilim.

Gölcük depremini hatırlayalım.

Kocaeli Gölcük'te 17 Ağustos 1999'da 7,4 şiddetinde meydana gelen depremde büyük çapta can ve mal kaybı yaşandı. Yaklaşık 45 saniye süren ve Türkiye'nin deprem geçmişinde "en uzun deprem" olarak bilinen Gölcük Depremi, tüm Marmara Bölgesi'nin yanı sıra Ankara'dan İzmir'e kadar geniş bir alanda hissedildi.

Yıkıcı sarsıntıda Kocaeli, Gölcük, Düzce, Sakarya, İstanbul ve Yalova'da büyük can ve mal kaybı yaşandı. Resmi olarak 17 bin 118 kişinin öldüğü, 25 bine yakın kişinin de yaralandığı açıklandı. Depremden en çok etkilenen Kocaeli’nde 9 bin 477 kişi yaşamını yitirdi, 9 bin 881 kişi de yaralandı.

Türkiye’nin değişmez bir deprem gerçeği var, bunun da farkında olmakla beraber yapmamız gereken önemli çalışmalar var. Uzmanlar, "Türkiye nüfusunun yüzde 60'a yakınının, faal olan ve zarar verebilen deprem alanları üzerinde yerleştiği"ni ifade ediyor. Bundan dolayı Türkiye'deki binaların kentsel dönüşüm projesi kapsamında depreme dayanıklı olması peyderpey sağlanmalıdır. Çünkü şu bilinen bir gerçek ki ‘Deprem öldürmez, bina öldürür’ sözünden hareketle deprem dünyanın ve Türkiye’nin bir gerçeği ve değişmeyeceğine göre yapmamız gereken binalarımızı depreme dayanıklı ve çağın teknolojisi doğrultusunda imar etmemiz gerekiyor.

Depremden korunma önerileri:

  • Deprem riski yüksek olan yerlerden başlanmak üzere, binalarımızı kentsel dönüşüm projesi kapsamında uygun teknoloji kullanılarak depreme dayanıklı hale getirilmesi.
  • Türkiye, inşaat sektöründe hem kendi ülkesinde hem de dünyada sayılı ve başarılı birçok firma barındırmakta ve adeta dünyayı imar ediyoruz ancak maalesef bizim inşaatlarımızın büyük çoğunluğu temel malzeme olarak betonarme yapılardır. Betonarme yapılar maalesef sert ve kırılgan bir malzeme olduğu için depreme dayanıklı değil bu yüzden betonarme malzemeler azaltılıp temel malzemesi çelik olan yapılara geçilmeli.
  • İnşaat sektörü maalesef çoğu yerde hala atadan görme şeklinde devam ettirilip, teknoloji, mimarlık ve mühendislik göz ardı ediliyor. Yeni mezun mühendis ve mimarlarımız saha tecrübesi kazanmadan kendilerine sadece imza yetkisi verilip işler usta ve işçiler üzerinden bitirilmeye çalışıyor. Yapılması gereken zorunlu olarak mimar ve mühendislerin denetiminde inşaatların yapılması, imza yetkisinin belli bir tecrübe sonucu verilmesi ve mutlaka Yapı Denetim firmalarının kontrolünün sağlanmasıdır.
  • Bina yapılmadan önce zemin etüdünün mutlaka yapılması, zemini uygun olmayan yerlere belediyelerce ruhsat verilmemesi.
  • Bireysel temel işleminden vazgeçip, daha geniş ölçekli tüm binaları kapsayan bütünsel temel sistemi teşvik edilmeli, böylece bina temeli daha geniş ölçekli olacağı için depreme daha dayanıklı olur. Örnek: Aralarında mesafe olan 2 bloklu bir site yapılacaksa ayrı ayrı temel yapılmaktansa bitişik ve geniş ölçekli temel tercih edilmelidir. Böylece bina temeli, deprem dalgalarına daha dayanıklı olur.
  • Binaların kolon ve kiriş dediğimiz kısımlarına, üniversitelerin laboratuvarlarında mühendislerce geliştirilecek ve betonarme yapılarda beton ile karışması kolay ve uygun olan, temel malzemesi plastik olan ve betona sağlamlık ve esneklik kazandıracak bir ürün mutlaka geliştirilmeli. Deprem dalgalarında beton sert ve kırılgan olduğu için, çatlama ve kırılma sonucu bina ya hasar görüyor ya da çöküyor, işte bu malzeme dayanıklılık ve esneklik kazandırıp deprem dalgasını absorbe edip bunu önleyecektir.
  • Binaların giriş ve zemin katlarının, kolon ve kirişlerine ve bağlantı noktalarına sağlam, dayanıklı çelik şeritler belli aralıklarla saracak şekilde atılıp kaynakla sabitlenmelidir, işte bu bir deprem anında kolon ve kirişlerin patlamasını engelleyecektir (genişlik:5cm-10 cm). Zemini sağlam tutarsanız gelecek olan dalgayı bertaraf edip üst katlara gitmesini engellersiniz, tıpkı üst üste kiremit koyup kırmak istediğinizde birincisi kırıldıktan sonra diğerlerin kırılmasının kolay olduğu gibi ama siz birincisini sağlam tutarsanız, kırmakta zorlanacağınız gibi diğerleri de kırılmaz.

  • Bina temellerinin genel olarak yapılanın aksine kare veya dikdörtgen yerine ‘Ters Piramit’ şeklinde kazılması ve doldurularak, binanın bunun üstüne yapılması sağlanırsa deprem anında gelecek olan dalgaların yönünü değiştirip etkisiz hale getirerek zayıflatabilirsiniz.
  • Bir diğer önemsiz gibi görünen sıkıntı ise, aşırı şekilde zemin tabanından su çekilmekte bu da boşlukların oluşmasını ve gelecek olan deprem dalgalarının, suyun esnekliği sayesinde emilip azaltılmasını engellemektedir, aşırı ve gereksiz su çekilmesi engellenmelidir.
  • Yapılan çalışmalarla deprem anında oluşan deprem dalgalarının karşı dalga ile zayıflatılıp etkisiz hale dönüştürülme çalışmaları yapılmalıdır. Bunun her yerde ve her zaman yapılması kolay değil bazı önemli ve stratejik konumlar için düşünebilir.
  • Depremi ilgilendiren bir inşaatın iskeletidir. Depremi bir virüs olarak tanımlarsak, virüs sadece iskelete etki eder, diğer kısımlara etki etmez, iskelet zarar görürse diğer kısımlar o zaman zarar görür. Bu iskeletin maliyeti yaklaşık olarak % 25-35 arasıdır. Burada masraftan kaçıp en lüks kapı ve pencere, lüks mermerler, lüks banyo ve tuvaletler, lüks musluklar, lüks salon ve oturma odaları, lüks parkeler ve fayanslar, lüks dolap, lüks kombi ve petekler ve lüks olan daha nice şeyler takmanın mantığı yok, en hafif tabirle. Sonuç olarak ne kadar çözüm sunarsanız sunun maalesef, halkımız imkanlar doğrultusunda hareket ederek günü kurtarma yolunu seçebiliyor. ‘Coğrafya kaderdir’ dedik ve coğrafi kaderimiz değişmeyeceğine göre zihniyetimizi değiştirmeliyiz.

Not: Burayı ciddiye almayın! Keşke imkan olsa da fay hattının kritik ve uzun yıllar enerji biriktirmiş ve her an deprem riski olan yerlerde, uygun sondajla kazı yapılıp, her türlü önlem alındıktan sonra nükleer silahla parça parça patlamalar yapılıp fay hattının enerjisi alınabilseydi ya da çelik ve demir karışımlarla fay hattı perçinlenebilseydi!

Rıdvan Özhan

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.