'' Distopya: A Perfect Reality '' İlay Bilgili yazdı.
Distopyalarda, günümüzden pay biçilerek, öngörüde bulunularak sisteme bir eleştiri getirilir ve karanlık bir gelecek yapılandırılır. Distopik filmlerde/kitaplarda oluşturulan gelecekte genellikle bir iktidar/güç tarafından ya okumak yasaklanır ya sevmek, aşık olmak yasaklanır, ya düşünmek yasaklanır. Bazen teknolojik güçler/ yapay zekalar insanlığı ele geçirir, yönetir. Kimi zaman hayvanlar insan ırkına üstün gelir, insan ırkı zulüm görür.
1984, Metropolis, Fahrenheit 451, Planet of the Apes gibi en bilindik olanları şöyle önümüze koyabiliriz. Günümüz dünyasına baktığımızda ise bana göre bir distopik geleceği halihazırda yaşıyoruz. Süregelen tarihte dönem dönem gücü ele geçiren iktidarların kendinden olmayanı yasaklaması/baskılaması değil distopik karanlık. Asıl acı olan distopya, insanın kendi eliyle yaptığıdır. Okumanın yasak olmasının kötü olabilmesi için önce okunması gerekmez mi? Fahrenheit 451'de kitap okumak yasaktır mesela. Muhalif bir grup kitapları ezberlemeye çalışır. Bizim toplumumuz misal, okuyor mu ki okumanın yasak olduğu bir gelecek bizi rahatsız etsin? Düşünmediğin, aklını kullanmadığın, sürüye katıldığın bir toplumdasın sen. Sorgulamadan, üzerine araştırmadan inanıyorsun. Düşünmek yasak olsa ne olur? Zaten düşünmüyoruz ki. Sevmenin yasak olmasına gerek mi kaldı? Evlendirme programları, sigortası var mı diyen teyzeler, amcalar var ekranlarda. Aşk var mı ki, aşkı tercih ediyor muyuz ki yasaklanması batsın bize? Teknoloji bizim zihinlerimizi kontrol edip robotlaştıran bir şey değil mi çoktan? Ellerinde ipadler, telefonlarla dolu bir neslin altına imzamızı attık. Bilgisayar oyunu oynayıp intihar eden gençler var. Yani bugün kafese, hayvanat bahçelerine tıkılan, kürkleri için şişmanlatılıp acı çektirilen hayvanlar, hayvan ticareti yani para için uluslararası yollarda ölüp yitip giden hayvanlar aniden bilinç kazanıp bizi kafese tıksa mesela şahsen ben bir gorile, bir tilkiye ağzımı açamam. Açmaya hakkım var mı? Handmaid's Tale'de kadın doğum oranının neredeyse tükenmek üzere olduğu bir karanlık gelecekte az sayıdaki doğurgan kadın, rızaları dışında damızlık olarak eziyet görüyor. Daha fazla para için orman kesip, yeşili katlediyoruz. Yediğimiz şeyler organik değil diye yakınıyoruz. Çiftçi mağdur, yeşil alan yok, daha fazla para için bin türlü paket gıda üretilen toplumda sorgulamayan tüketicileriz. Kız çocukları on yaşında ergenliğe girmeye, adet görmeye başladı. Erken menapoz, rahim, göğüs kanseri önlemez durumda. Neredeyse her on kadından beşi erken doğum ya da riskli gebelik yaşarken bunların en az ikisi ortada elle tutulur bir sorun yokken gebe kalamıyor.
Peki soruyorum dostlar, elimde değil kafamda bin tilki dolaşıyor... Distopya değil de yaşadığımız nedir?
Şöyle gözlerinizi kısıp az daha yakından bakarsanız distopyanın en kralını dış mihraklara gerek bile kalmadan biz yarattık.
Eminim hiçbir yazar, hiçbir yönetmen bu kadarını düşünemezdi. Ve kadın gider.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.