Sendikalar 1 Mayıs kararını ortak mutabakatla aldı

Sendikalar 1 Mayıs kararını ortak mutabakatla aldı
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, 1 Mayıs ve Taksim tartışmaları üzerine yazılı bir açıklama yaparak, Kadıköy İskele Meydanı'na yapılan çağrıya destek verdi. DİSK tarafından planlanan 2025 1 Mayıs kutlamalarına yapılan eleştirilere yanıt verildi. Çerkezoğlu, işçi sınıfının mücadelesine katılımı engelleyen saygısızlıkların önünün kesilmesi gerektiğini vurguladı.

 

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, 1 Mayıs ve Taksim tartışmaları üzerine yazılı bir açıklama yaptı. Çerkezoğlu, açıklamasında 1 Mayıs için Kadıköy İskele Meydanı’na yapılan çağrının geniş bir mutabakat sonucu alındığını vurgulayarak "DİSK’lilere yapılan saygısızlık, işçi sınıfının bu mücadele sürecine katılımını kolaylaştırmamakta, aksine önümüze bir engel daha çıkarmak anlamına gelmektedir" dedi.

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB)  ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) ile aldıkları ortak kararla, 1 Mayıs kutlamaları için Kadıköy İskele Meydanı’na yapılan çağrıya yönelik eleştiirlere yanıt verdi.

DİSK'in, 2025 yılı 1 Mayısına uzanan yolu aylar öncesinden planlamaya başladığı belirtilen açıklamada, eleştiriler üzerine kamuoyuna açıklama yapma gereği duyulduğu kaydedildi.

"Aynı meydanları paylaştığı DİSK’lilere bile düşmanca yaklaşanların; o meydanlardan şimdilik uzak duran ve aslında bugünlerde mücadeleye katılmaya hiç olmadığı kadar yakın olan milyonlarca işçiyi kapsayabilmesi elbette mümkün değildir" denilen açıklamada, "DİSK’lilere yapılan saygısızlık, işçi sınıfının bu mücadele sürecine katılımını kolaylaştırmamakta, aksine önümüze bir engel daha çıkarmak anlamına gelmektedir" denildi.

1 Mayıs için Kadıköy İskele Meydanı’na yapılan çağrının geniş bir mutabakat sonucu alındığı vurgulanan açıklamada, "Sonuç olarak biz, toplantı tutanaklarına da yansıyan bu geniş mutabakata uygun davrandık, sorumluluğunu aldık. Bugün de bu mutabakatın arkasında duruyor, “ölü taklidi” yapmıyor, politik gerekçelerini anlatıyoruz" ifadelerine yer verildi.

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu imzasıyla yapılan açıklamanın tamamı şöyle:

"Türkiye işçi sınıfının onurlu mücadele tarihinde önemli bir yer tutan 1 Mayıs, sadece bir gün değil; aynı zamanda tarihsel bir bellektir, kolektif bir iradedir. DİSK olarak bu tarihsel sorumluluğun bilinciyle, 2025 yılı 1 Mayıs’ına uzanan yolu aylar öncesinden planlamaya başladık.

İki ayrı Başkanlar Kurulu toplantısıyla sendikalarımızın işyerlerinden, temsilcilerimizden ve üyelerimizden yükselen seslerini dinleyerek, geniş katılımlı bir istişare süreci sonunda yol haritamızı oluşturduk. Hayat pahalılığına, ücretlerin baskılanmasına, gelirde-vergide ve ülkede artan adaletsizliklere karşı biriken tepkileri ve taleplerimizi alanlara taşımak için çalışmalara başladık.

Bu hazırlık süreci içerisinde, iktidarın demokrasiyi ve halk iradesini hedef alan girişimleri 2025 1 Mayıs’ının önemini daha da arttırdı. Halkın yükselen adalet ve demokrasi mücadelesini, emeğin gündemleriyle de büyütme ihtiyacı ortaya çıktı.

Bu gelişmelerin ardından, örgütümüzün görüş ve beklentilerini netleştirdikten sonra KESK, TMMOB, TTB, diğer emek-meslek örgütleri ve siyasi yapılarla yürüttüğümüz temaslar sonucu, ülke sathında olabildiğince yaygın ve olabildiğince kitlesel 1 Mayıs’ları örgütlemek için ortak bir mutabakat sağladık.

Ne var ki, bu kararlarımıza dair kimi eleştiriler üzerine kamuoyuna açıklama yapma gereği doğmuştur.

İşçi sınıfının ve emekçi halkların ortak mücadelesi, farklı yol ve yöntemlerin zenginliğinde anlam kazanır. Her politik tercih ve bu tercih doğrultusunda belirlenen her yol ve yöntem, emek, demokrasi, adalet ve barış mücadelesine katkı sunduğu sürece kıymetlidir. Bu çoğulculuğu saygı ile karşılıyor; eleştiriyi, öneriyi, yaratıcı eylem biçimlerini, bizden farklı yolları denemek isteyenleri mücadelemizin doğal parçası olarak görüyoruz.

1 Mayıs 2025’te de herkesin, her kurumun, her kişinin yine kendi doğru bildiği ve kendi kitlesinin gerçekliği ve taleplerine uygun yol ve yöntemlerle mücadele etmesi, alanlara çıkması anlamlıdır ve önemlidir.

Ancak unutmamak gerekir ki, kimsenin mücadelesini kendi mücadelemizden değersiz görüp burun bükecek durumda değiliz. Bunu kim yapıyorsa yanlış yapar, yanlış yapmaktadır. Herkesin görevi kendi politik doğruları, gerçekleri ve tercihleri doğrultusunda yol yürümektir, hatta yol açmaktır.

Ancak farklı yolları birbirine düşmanlaştırmamak ve eleştiri hakkını kullanırken de hakikate sadık kalmak hepimizin ortak sorumluluğudur.

Halkın iradesini hedef alan 19 Mart sürecine karşı, ülkenin dört bir yanında sokakları ve meydanları dolduran, bu mücadeleyi işyerlerine taşıyan tek işçi konfederasyonu DİSK’tir. Konfederasyonumuzun kararları doğrultusunda ülkenin dört bir yanında halkın demokrasi ve adalet mücadelesine güç veren DİSK’lilerin, bugün küfür ve hakaretle hedef alınmasını, işçi sınıfının vicdanına havale ediyoruz. Bu dilin, emek mücadelesinin hiçbir yerine yakışmadığını hatırlatmak isteriz.

Aynı meydanları paylaştığı DİSK’lilere bile düşmanca yaklaşanların; o meydanlardan şimdilik uzak duran ve aslında bugünlerde mücadeleye katılmaya hiç olmadığı kadar yakın olan milyonlarca işçiyi kapsayabilmesi elbette mümkün değildir. 1 Mayıs vesilesiyle, süreci şimdilik uzaktan izleyen diğer sınıf kardeşlerini de bu mücadeleye taşımaya çalışan DİSK’lilere yapılan saygısızlık, işçi sınıfının bu mücadele sürecine katılımını kolaylaştırmamakta, aksine önümüze bir engel daha çıkarmak anlamına gelmektedir.

Taksim, 1977’den bu yana DİSK için yalnızca bir meydan değil, bir hafızadır; emekçinin alın teriyle, canıyla, kanıyla yoğrulmuş bir mücadele mekânıdır. Tarihimizde ilk defa 1 Mayıs örgütlemiyoruz, yıllardır süren yasaklamalara, barikatlara, gazlara ve gözaltılara rağmen DİSK’liler bu meydan için defalarca sokakları doldurmuştur. Taksim’e çıkma hedefinin konduğu 1 Mayıslarda, neredeyse sıkıyönetim ilan edilmiş bir metropolde, bütün yolların, bütün sokakların, polis barikatları ve TOMA’larla kapalı olduğu dönemlerde, bir araya gelen her 5-6 kişinin üzerine gaz bombaları ve tazyikli suların sıkıldığı bir ortamda on yıllardır defalarca Taksim için yola çıktık. DİSK Genel Başkanı da dahil olmak üzere DİSK’in yüzlerce üyesi ve yöneticisi defalarca gözaltına alındı. Bu bizim en iyi bildiğimiz şeydir. DİSK, daha önce defalarca yaptığı gibi 1 Mayıs’ta Taksim’e çağrı yapma iradesine her zaman sahiptir. DİSK’in öncü işçileriyle, tüm engelleri aşarak buluşma noktalarına gelmeyi başaran üyelerimizle, sayıları sınırlı kalsa da yine buluşuruz. Bunu defalarca yaptık, bedelini ödedik. Yine deneriz, yine yaparız.

Ancak bu süreci “kahramanlık-korkaklık” eksenine indirgemek, tartışmayı apolitik bir zemine çekmektir. Biz bu tartışmayı apolitik kavramlarla yürütmeyi reddediyoruz. Emekçilerin ortak çıkarına ve ülkenin geleceğine daha fazla hizmet edeceğini düşündüğümüz bir tercihi apolitik kavramlarla değil politik gerekçelerle savunuyoruz. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, başka tercihler yapanları “itham” etmiyor, onların tercihlerinin de işçi sınıfı ve ülkemiz için olumlu sonuçlar doğurmasını gönülden umut ediyoruz.

Kimi çevrelerce “ihanet” gibi haddini bilmez kavramlarla yaftalanmak istenen politik hedefimiz oldukça açıktır, nettir. Biz DİSK olarak 19 Mart sonrası büyüyen adalet ve demokrasi mücadelesine işçi sınıfının, emekçilerin ve emeklilerin en kitlesel ve en yaygın biçimde katılmasının, adalet ve demokrasi mücadelesinin emek ekseninin tamamlanmasının en önemli görevimiz olduğunu düşünüyoruz. Diğer emek-meslek örgütleri, siyasi partiler ve demokrasi güçleri ile yaptığımız istişarelerde bu politik hedefe dair çok geniş bir konsensüs oluştuğunu gördük. Bu çerçevede 81 ilde ve örgütlenebilen tüm ilçelerde “Biz Kazanacağız” sloganı etrafında olabildiğince kitlesel ve yaygın 1 Mayıslar örgütlemeye karar verdik.

2025 yılı 1 Mayıs’ının İstanbul’da nerede kutlanması gerektiğine dair tartışmada iki görüş oluşmuştur: Bir görüşe göre bu yıl da içinden geçtiğimiz bu süreçte, 1 Mayıs’ta polis barikatlarının önüne geçecek öncü işçiler, sokakta direnen gençlerin öncü kesimleri ile iktidarın yasakçı ve hukuksuz tutumu teşhir edilmeli ve bir irade ortaya konulmalıdır. Diğer bir görüşe göre ise 2025 yılı 1 Mayıs’ı öncesinde adalet ve demokrasi talebiyle ortaya çıkan toplam enerji; işçilerin, emekçilerin, emeklilerin bu adaletsiz düzene karşı tepkileri ile büyütülmeli, ülkenin dört bir yanında 1 Mayıs’lar bu anlayış ile örgütlenmelidir. İstanbul’da da 1 Mayıslara kapatılan bir başka alan olan Kadıköy’de işçilerin bayramı gençlerin, kadınların, tüm emekçilerin en geniş katılımlı coşkusuyla büyütülmelidir. Bizler açısından, iktidarın hukuksuz ve yasakçı tutumunda ısrar etmesi karşısında bir tercihte bulunmak zorunlu hale geldi. Yukarıda bahsettiğimiz politik hedef doğrultusunda, adalet ve demokrasi mücadelesine güçlü bir emekçi soluğu katmak adına, kitlesel katılımı daha mümkün kılacak bir meydanın tercih edilmesi noktasında geniş bir mutabakat olduğunu gördük.

Sonuç olarak biz, toplantı tutanaklarına da yansıyan bu geniş mutabakata uygun davrandık, sorumluluğunu aldık. Bugün de bu mutabakatın arkasında duruyor, “ölü taklidi” yapmıyor, politik gerekçelerini anlatıyoruz.

Yaşamda kalma mücadelesi veren emekliler, asgari ücrete mahkûm edilmiş sendikalı-sendikasız işçiler, geleceği için kavga veren öğrenciler, ayrımcılığa ve şiddete isyan eden kadınlar olarak çocuklarımızı da yanımıza alıp bir araya gelmenin ve hep beraber daha güçlü olduğumuz mesajını vermenin çok önemli olduğunu düşündük. Bunun için İstanbul’da öncelikle Taksim’i istedik; en fazla esnekliği ise 1 Mayıslara uzun yıllar kapalı olan bir diğer meydan olan Kadıköy Meydanı olabileceği hususunda gösterdik.

Bu tutumun doğruluğunu alanları dolduran gençlerden ve daha geçtiğimiz günlerde Yozgatlı çiftçilerden gördük. Emekçi halkımızın bugüne kadar mücadeleye tereddütlü yaklaşan kesimlerinin, adalet ve demokrasi mücadelesine katılımının önündeki bariyerlerin kalkmakta olduğunu sosyal medyadan değil işyerlerinde, hayatın içinde gördük.

Belki de hayatında ilk defa, bu adaletsiz düzene karşı sesini yükseltmeyi isteyen, bizlerle meydanlara buluşabilecek yüzbinlerin olduğuna işyerlerinde, fabrikalarda, havzalarda, plazalarda, organize sanayi bölgelerinde tanık olduk. Türkiye’nin dört bir yanında, en başta da emeğin başkenti İstanbul’da bu kesimleri 1 Mayıs’a taşımayı olanaklı kılacak bir tercihte bulunduk.

Sınıf mücadelesinin her aşamasında olduğu gibi, 2025 1 Mayıs’ına dair de farklı değerlendirmeler, farklı tercihler olacaktır. Ancak yukarıda da ifade ettiğimiz gibi bu farklılıklar sınıf mücadelesinin zaafı değil zenginliğidir.

Sınıf mücadelesinin zaafı, farklı mücadele yol ve yöntemi aramak değildir. Gerçek zaaf, kendi mücadelesinin dışındaki mücadelelere kör olmak, kendi mücadele yöntemleri dışındaki yöntemleri “ihanet” olarak görmektir.

Bir diğer zaaf ise katıldığı tartışma süreçlerini ve bu süreçlerde ifade ettiklerini kamuoyuna açık biçimde savunamamaktır. Bir kez daha altını çizmek istiyoruz: Bizler dörtlü olarak hiçbir toplantıda kahramanlık-korkaklık gibi apolitik bir eksenden tartışma yürütmedik, politik bir tercih yaptık. İşçileri, emekçileri, emeklileri, dar gelirlileri bu mücadeleye katmak, 19 Mart sonrası yükselen adalet ve demokrasi mücadelesinin görece daha zayıf kalan kulvarını güçlendirmek için bir yol haritası belirledik. 1 Mayıs 2025’i bu yol haritasının önemli bir başlangıç noktası olarak gördük.

Bugün bazılarının tercihlerini politik olarak savunmakta zorluk yaşadığını veya “ben yoktum, görmedim, bilmiyorum” dediğini gözlemlemekteyiz. Eğer ortak belirlenen politik hedefi savunacak sadece biz kaldıysak, “toplantılarda başka, kamuoyuna başka” tutumlar devam edecekse İstanbul için bu hedefimizi gerçekleştirmek zorlaşacaktır. Böylesi bir durumda biz, emeğin başkentinde belki de tarihin en kitlesel 1 Mayıs’ını örgütleme hedefimizi değiştirir, on yıllardır yaptığımızı yine yaparız. DİSK Genel Merkezi önüne ulaşabilen üyelerimizle, örgütlü-örgütsüz tüm işçilerle buluşuruz. 1 Mayıs çelengimizle, marşlarımız ve sloganlarımızla Taksim’e doğru yola koyuluruz…

Bu gerçekler ışığında;  görevimiz iç tartışma ve polemiklere boğulmadan; sosyal medya popülerliğinin şehvetine kapılmadan; en geniş katılımlı, coşkulu, kararlı 1 Mayısları Türkiye’nin dört bir yanında örgütlemektir. Unutulmamalıdır ki sosyal medya mecraları kapanır, etkileşimler gelir geçer; ama bu ceberut düzene itiraz edebilen örgütlerimiz sadece üyelerinin değil, Türkiye’nin güvencesidir.

1 Mayıs işçilerin “Birlik, Mücadele ve Dayanışma” günüdür. O gün, sadece geçim taleplerinin değil, aynı zamanda demokrasi, özgürlük, adalet ve barış taleplerinin de en güçlü şekilde dile geldiği gündür.

Bu nedenle herkesi, 1 Mayıs’ın tarihsel anlamına, 2025’in siyasal ihtiyaçlarına ve hepsinden önemlisi emek hareketinin iç dayanışmasına zarar vermeyen bir sorumlulukla hareket etmeye çağırıyoruz.

Gelin, iç tartışmalara takılmadan, etkileşimlerin değil işyerlerinin ve gerçek hayatın sesine kulak vererek, Türkiye’nin dört bir yanında coşkulu ve kararlı 1 Mayısları hep birlikte inşa edelim. Çünkü biz biliyoruz: Örgütlü işçilerden, emekçilerden, emeklilerden ve halktan daha büyük bir güç yoktur.

İşçiler birleşecek, biz kazanacağız!Hak, hukuk, adalet işçilerle gelecek!Yaşasın 1 Mayıs!"

Haber Merkezi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.