Susturulmak İstenen Kentin Hikâyesi

Susturulmak İstenen Kentin Hikâyesi
Spot: 19 Mart sabahı Türkiye, bir kasaba gibi susturulmak istendi. Binlerce insanın emeği, umudu ve hayalleri hedef alındı. En temel hukuki ilkeler ayaklar altına alındı, kelepçelendi. Bu sessizlik, en yüksek çığlıktı.
İşte haber editörü gibi düzenlenmiş metin:

Ebru Özdemir, tutuklu bulunduğu cezaevinden çarpıcı açıklamalarda bulundu. Şişli Belediye Başkan Yardımcısı Özdemir, "19 Mart sabahı sadece bizler değil, Türkiye’nin en temel hukuki ilkeleri bir kez daha ayaklar altına alındı," diyerek operasyona tepki gösterdi.

Özdemir, Gabriel Garcia Marquez'in "Kırmızı Pazartesi" romanına atıfta bulunarak, "O gün herkes Santiago Nasar’ı öldüreceklerini biliyordu," sözleriyle başladı. Ardından, Türkiye'nin siyasi ve yerel yönetimler tarihine kara bir leke olarak geçen 19 Mart sabahı yapılan operasyonun üzerinden bir ay geçtiğini hatırlattı. Bu sürecin sadece siyasi bir mühendislik girişimi değil, aynı zamanda hukukun temel ilkelerine yönelik örgütlü bir saldırı olduğunu vurguladı.

Özdemir, toplumun vicdanında ağır karşılığı olan kavramların ardına sığınılarak, hukuk kılığına sokulmuş bir karalama kampanyası sahneye konduğunu belirtti. Medya ve yargının, halkın haber alma hakkını ve hukuki güvencelerini korumak yerine, siyasetin tahakkümüne hizmet eden araçlara dönüştürüldüğünü savundu. Gerçeklikten kopuk, delil bütünlüğünden yoksun, soyut iddialarla örülmüş bu dosyanın, aslında salt seçilmişleri değil, halkın iradesini hedef aldığını dile getirdi.

İDDİALARA CEVAP

Kendisine yöneltilen suçlamalara yanıt veren Özdemir, kamusal denetime açık tercümanlık ve araştırma hizmetleri, sigortalı çalışanlarıyla arasındaki yasal para transferleri, aile fertleriyle yaptığı cüzi işlemler gibi her birinin hayatın olağan akışının parçası olan faaliyetlerin, hayali bir örgütsel bağlam içine yerleştirilerek suç unsuru gibi gösterilmeye çalışıldığını ifade etti. Ortada ne mantıklı bir örgüt bağı, ne suç kastı, ne de kanıta dayanan bir iddia olmadığını savundu.

Uzlaşı kavramının kriminal bir suç örgütünün parçası gibi sunulduğunu belirten Özdemir, siyasi literatürde barışı ve çoğulculuğu simgeleyen bu kavramın, sanki gizli bir ittifak, karanlık bir örgütmüşçesine dosyanın merkezine yerleştirildiğini söyledi. Bunun yalnızca bireylere değil, toplumsal uzlaşı fikrine yönelmiş açık bir saldırı olduğunu vurguladı. Olan tek şeyin, uydurulmuş bir yapı, altı boş bir kurgu ve ona göre dizayn edilmiş bir infaz planı olduğunu dile getirdi.

Hakkında oluşturulan dosyada yer alan hiçbir suçlamanın, hukuken geçerli bir delile dayanmadığını belirten Özdemir, buna rağmen bir sabah uyandıklarını ve kendilerini "olağan dışı para trafiği", "örgütlü suç" gibi başlıkların altında bulduklarını ifade etti. Tüm bunlar olurken kamuoyuna servis edilen bilgilerin ise dosyada bile olmadığını, şişirilmiş, çarpıtılmış, hayal ürünü iddialarla bu hukuk dışı duvarın örüldüğünü söyledi.

ÖZGÜRLÜK VURGUSU

Özdemir, bu duvarın gerçekten sadece kendilerini mi hapsediyor, yoksa dışarıda serbestçe dolaştığını sananları da başka türden bir tutsaklığa mı mahkûm ediyor sorusunu yöneltti. Belki de bugün en özgür olanların, içeride korkusuzca gerçeği söyleyenler olduğunu, çünkü kendilerinin içeriden, duvarların arkasından değil, hakikatin içinden seslendiklerini belirtti.

Olan biteni bilip susan mı, susturulmaya çalışıldığı hâlde sözünden vazgeçmeyen mi özgürdür sorusunu soran Özdemir, duvarların içinde adalet için direnenler mi, yoksa dışarıda yaşadığı hayatı sessizliğe rehin verenler mi içeride olduğunu sordu. Asıl özgürlüğün, haksızlıklar karşısındaki tutumumuz olduğunu ve bugün özgürlüğü, adaletin olmadığı yerde sözümüzden vazgeçmemekle tanımladıklarını ifade etti.

YEREL YÖNETİM ANLAYIŞI

Bunun sadece bireylere değil, düşünceye, uzlaşmaya, birlikte yaşam iradesine açılmış bir savaş olduğunu ve bu savaşın, halkın iradesiyle şekillenmiş yerel yönetimleri, tıpkı bir düşman hedef gibi belirlemiş durumda olduğunu söyleyen Özdemir, Şişli’de, Belediye Başkanı Sayın Resul Emrah Şahan ile birlikte çok sesli, katılımcı, adaleti önceleyen bir yerel model inşa etmeye çalıştıklarını, mahalledeki çocuktan esnafa, yaş almış komşudan genç öğrenciye kadar herkes için çalışan bir belediyecilik anlayışı benimsediklerini ifade etti.

Şişli’de yürüttükleri yerel yönetim anlayışının, yalnızca hizmet sunan bir idare değil; demokrasi, eşitlik ve sosyal adalet temelinde inşa edilmiş bir yaşam vizyonu olduğunu belirten Özdemir, demokrasiye yerelden başlamak gerektiğine inandıklarını, halkın kendi yaşamı üzerinde söz sahibi olabileceği mekanizmaları büyüttüklerini, kaynakları yukarıdan değil, aşağıdan örgütlenmiş bir toplumsal öncelikler bütünüyle yönettiklerini, “refah belediyeciliği” ilkesini kamusal yaşamın her alanına taşıdıklarını söyledi.

Kreşlerden kamusal gıda desteklerine, genç işsizlikle mücadele eden programlardan kadınların istihdamına kadar her adımlarının, halkın doğrudan ihtiyaçlarına karşılık geldiğini, bunun bir tercih olduğunu, sosyal demokrasinin sahada vücut bulmuş hali olduğunu ve o yüzden hedef alındığını dile getirdi.

En büyük iki iddialarının, aynı zamanda en kapsayıcı projeleri olan "Bizim Sokak" ve "Biz Şişli" olduğunu belirten Özdemir, "Bizim Sokak" projesinin kenti yukarıdan değil, aşağıdan kurmaya talip bir anlayışla doğduğunu, her mahallenin, her sokağın ruhunu ve ihtiyaçlarını gözeterek, çocuklar için oyun alanları inşa ettiklerini, kentin, sokaktan başlayarak yeniden halkla birlikte kurulabileceğini gösterdiklerini ifade etti.

"Biz Şişli" projesiyle ise Şişli'nin çokkültürlü, çokdilli, çokinançlı yapısını yalnızca bir zenginlik olarak görmekle kalmadıklarını, bu yapının kent hafızasındaki yerini görünür kılmak için kapsamlı etkinlikler, söyleşiler, sergiler ve buluşmalar gerçekleştirdiklerini belirten Özdemir, bu projelerle yerel yönetimi, sadece hizmet sunan değil, ortak yaşamı örgütleyen bir yapıya dönüştürmeye çalıştıklarını söyledi.

İçerideki adalet arayışıyla dışarıdaki çığlıklar birleşince, gerçek bir toplumsal direnç oluştuğunu belirten Özdemir, geleceği çalınan gençlerin umutsuzluğunun artık politik bir talep olduğunu, liselerde, üniversitelerde yükselen seslerin, yalnızca eğitim değil, özgür bir yaşam hakkı için atılan çığlıklar olduğunu söyledi. Bir kadın olarak patriyarkanın her gün bedenimizde, emeğimizde, hayatımızda kurmaya çalıştığı tahakküme karşı kadınların direnişinin artık susmayacak bir isyan olduğunu, bugün dışarıda bir genç adaletsizlik karşısında yumruğunu sıkıyorsa, bir kadın sesini yükseltiyorsa, bir emekçi geçim derdine rağmen onuruyla ses veriyorsa bilin ki biz içeride yalnız değiliz dedi.

Yarım kalan hayallerini soruyorlar ya bazen diyerek konuşmasına devam eden Özdemir, bu dayanışma temelli, çoğulcu ve eşitlikçi yerel yönetim anlayışını büyüteceklerini, kitap fuarlarıyla bilginin, gastronomi etkinlikleriyle kültürün, tekstil festivalleriyle emeğin izini süreceklerini, bu kentte yaşayan her kesimin kendi hikâyesini yazabileceği alanlar açacaklarını ifade etti.

Çünkü yerel yönetimi, yalnızca günlük hizmetlerin idaresi değil; toplumsal hafızayı diri tutma, kültürel çeşitliliği koruma ve dayanışmayı büyütme işi olarak gördüklerini belirten Özdemir, Şişli’nin geçmişini, çokkültürlü yapısını ve birlikte yaşama iradesini geleceğe taşıyacak bellek çalışmaları, etkinlikler ve kamusal anlatılar tasarladıklarını, kamusal alanı yalnızca betonla değil, anlamla, anıyla ve kolektif hafızayla inşa etmeye çalıştıklarını ve bunu birlikte yapacaklarını, halkla, yan yana, omuz omuza yapacaklarını söyledi.

Ama bu hayale düşman olanların, aslında bizi değil, demokrasiyi hedef aldığını ve bu düşmanlığın, yalnızca Şişli’ye, yalnızca İstanbul’a değil, Türkiye'nin doğusundan batısına, bütün coğrafyasına yönelmiş bir tehdit olduğunu belirten Özdemir, bugün Şişli’de atanan kayyumun, yıllardır doğu illerinde halkın iradesini gasp eden rejimin bir devamı olduğunu, doğuda ya da batıda fark etmez: Kayyum rejiminin halk iradesine darbe, demokrasinin tasfiyesi olduğunu dile getirdi.

Gabriel Garcia Marquez’in Kırmızı Pazartesi’sinde herkes suçun işleneceğini bilir ama kimse durdurmaz diyen Özdemir, bugün de herkesin bu siyasi cinayetin nasıl işlendiğini gördüğünü, ama kendilerinin, o hikâyedeki gibi makûs sona razı olmayacaklarını, yeni bir hikâye yazacaklarını ve o hikâyede biz kazanacaklarını söyledi.

Bugün bize yapılan, yarın bir başkasına yapılmasın diyorsanız; yalnız olmadığınızı bilin diyen Özdemir, bu mücadelenin, bir kişinin değil, bir kentin, bir halkın, bir geleceğin mücadelesi olduğunu ifade etti.

Bu karanlığın geçeceğine, adaletsizliğin çökeceğine, hukukun ışığının yeniden yükseleceğine ve kendilerinin yeniden buluşacaklarına inandıklarını belirten Özdemir, çünkü umudun, en çok direnenlerin hakkı olduğunu ve kendilerinin umut etmeyi asla bırakmadıklarını, siz de bırakmayın diyerek sözlerini sonlandırdı.

*Tutuklu Şişli Belediye Başkan Yardımcısı Ebru Özdemir

Haber Merkezi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.