Yakalanan Bombalar ve Diğerleri

Yakalanan Bombalar ve Diğerleri
5haber.com Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Bora Türkiye'de son dönemde yaşanan patlamalar ve son dönemde önlenebilen eylemler hakkında yazdı.

İstanbul ve Ankara Emniyetleri yaşanan patlamalardan sonra toplumun geniş bir kesimince eleştirilmişti. Ankara'da meydana gelen son patlama ile Ankara emniyet müdürünün üç patlamaya rağmen hala görevde oluşu bu eleştirileri tırmandırmış, sonuç olarak da eski emniyet müdürü olan Kadri Kartal görevinden alınmış, yerine Mahmut Karaaslan getirilmişti.

Kadri Kartal döneminde meydana gelen 10 Ekim 2015 Ankara Tren Garı patlamasında 107 kişi hayatını kaybederken 500'ün üzerinde yaralı vardı. Bu patlama aynı zamanda cumhuriyet tarihinin en büyük terör saldırısı olmuştu. Daha sonra meydana gelen 17 Şubat 2016 tarihindeki patlama, Ankara'nın en güvenlikli bölgesi olan Çankaya'da, Genelkurmay binası ile TBMM arasında meydana gelmişti. Askeri araçlara yönelik bu saldırıda 29 kişi hayatını kaybederken 61 kişi yaralanmıştı. Son olarak Kızılay Güvenpark'ta metro istasyonu ile otobüs durağı arasında 13 Mart 2016'da meydana gelen patlama ile 38 kişi ölmüş, 128 kişi yaralanmıştı. Kadri Kartal, bu son patlama ile müdürlükten alınmış ve yerine Karaaslan getirilmişti.

Ne Değişti?

Son patlama üzerinden bir aydan biraz uzun bir süre geçti. Karaaslan'ın işleri sıkı tuttuğu belirtiliyor. İstanbul ve Ankara'da meydana gelen ve ayda bir kere tekrar eden patlamalar toplumun sinirlerini bozmuş olsa da Karaaslan'ın göreve geldikten sonra ilk icraati hem sevindirdi hem de korkuttu. Emniyet müdürü Kartal, çalıntı bir plaka ile tebdili kıyafet Ankara sokaklarında gezmiş ve hiç çevirmeye uğramamıştı. Bunun üzerine sorumlu herkesi karşısına alarak kalayladığı bilgileri haberlere düştü. Bu durum sevindirdi çünkü yeni emniyet müdürü işleri sıkı tutuyordu. Üzdü, çünkü emniyet mensupları meseleye kayıtsız davranıyordu. Belli ki Ankara'nın başında bir disiplinsizlik vardı ve bu disiplinsizlik halkı olumsuz etkiliyor.

Karaaslan'ın kalaylamasından yaklaşık 2 hafta sonra Ankara'da canlı bomba olması şüphesiyle iki kişinin gözaltına alınışı elbette yüreklere su serpti. Bu olaydan 2 gün sonra ise İstanbul'da boğaz köprüsü üzerinde terk edilmiş bir motosiklette bomba bulunarak imha edildi.

Yeterli Değil

Bütün bunlar yeterli mi? Ben yeterli olmadığını düşünüyorum. Elbette Ankara ve İstanbul Emniyet Müdürlükleri, Milli İstihbarat Teşkilatı ve İçişleri Bakanlığı gecelerini gündüzlerine katarak önlem alma gayretindelerdir. Ancak İstanbul'da meydana gelen 19 Mart'ta meydana gelen ve 5 kişinin ölümüyle sonuçlanan İstiklal Caddesi patlaması sonucu özellikle metrolarda yoğun güvenlik önlemleri alınmaya başlandı. Bütün çantalar tek tek kontrol ediliyordu. Ertesi günü metro duraklarında polisler görünmeye başlandı. Artık üst aramasını polisler yapıyordu. Aradan bir aydan uzun bir süre geçti. Polisler kayıp, metro güvenlikleri ise ellerinde metale karşı duyarlı çubuklarla bekliyorlar. Açık ve şarjı dolu olup olmadığından dahi emin olmadığımız bu güvenlik tedbiri ne kadar uygulanıyor?

Pek tabii bunu kontrol eden bir mekanizma bulunmuyor. Ancak İstanbul, Ankara kadar rahat değil. Güvensizlik had safhada. Çantasıyla metroya giren vatandaşların yüzlerinden "bizi kontrol edecekler mi" bakışı süzülürken belli ki güvenlik görevlileri şarjlarının bitmemesi için o çubuğu herkes üzerinde kullanmak istemiyorlar.

Ankara Konsolosluğunun 9 günlük tatil kararı alması bir kez daha toplumun "acaba" demesine sebep oldu. Ancak bir patlama daha olmazsa metroda kontrol edilmeyeceğimizi biliyoruz.

Patlamalarda Dikkat Çeken Periyot

Fransa ve Belçika'da meydana gelen patlamalar yaklaşık eş zamanlı veya birbirinin peşi sıra meydana gelmişti. Türkiye'deki patlamaların ise ayda bir kez olduğu dikkat çekiyor. Elbette Güneydoğu Anadolu'da sürekli olarak patlamalar meydana geliyor ama bu ülkemizin batısını hiç mi hiç ilgilendirmiyor! Eğer Ankara ve İstanbul özelinde düşünecek olursak, patlamanın ertesi gününden başlayarak 2 gün boyunca polislerin yoğun güvenlik önlemleri alması pek önemli değil. Asıl kritik devre bir haftadan sonra başlıyor çünkü terör örgütleri bir patlama gerçekleştirdikleri zaman ya eşzamanlı yapıyor, ya bir yere dikkati çektikten sonra başka bir yerde daha büyük bir patlama gerçekleştiriyor veya ortalık durulduktan sonra bir sonraki bombalarını patlatıyor. Bunu anlamak için yoğun emniyet eğitiminden geçmeye gerek yok. Terör örgütlerini çok iyi tanımaya da gerek yok. Meydana gelen patlamalara bakarak bu sonuca varmak mümkün.

Neler Olduğu Bilinmiyor

Velev ki İstanbul Emniyet Müdürlüğü şehrin tüm giriş ve çıkışlarını tutmuş ve bir çok vakayı daha şehre girmeden engellemiş olabilir. Öncelikle eğer böyle bir tedbir varsa halk ile paylaşılmalı. Öte taraftan İstanbul gibi 14 milyonluk bir şehirde alacağınız her tedbirin yetersiz kalabileceği de muhtemeldir. İnsanlar sokağa çıktığı zaman güvende olmak istiyor ve maalesef emniyet bu güveni veremiyor.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.